27th session of the Congress of Local and Regional Authorities of the Council of Europe
Address by Leyla Güven, former member of the Congress
Turkish version only
Check against delivery
SEVGİLİ BAŞKAN DEĞERLİ DELEGELER
Öncelikle beni bu toplantıya davet etmek için gönderdiğiniz nazik davetiye için çok teşekkür ederim.2009 da katıldığım toplantıdan yaklaşık beş yıl sonra tekrar sizlerle beraber olmak benim için inanılmaz heyecan verici bir duygu.
Gökyüzünü dahi sınırlı gördüğüm cezaevinden sonra bu salonda sizlerle beraber olmak aynı havayı solumak bana iyi geldi
Kendim ve partim adına sizleri saygıyla sevgiyle selamlıyorum.
Sevgili Dostlar!
En son 2009 da bu salonda sizlerle beraberdim, daha sonra bildiğiniz gibi hukuksuz bir şekilde tutuklandım ve cezaevine girdim. Ben fiziki olarak aranızda değildim, ancak duygu ve düşünce olarak hep sizinle beraberdim. Sizleri hep hissettim. Bunda da kongrenizin çok büyük bir rolü var.
Sizler beni cezaevinde hiçbir zaman yalnız bırakmadınız. Gösterdiğiniz dayanışma benim ve partim açısında son derece anlamlı ve önemlidir.
Sizlerden oluşan heyetler beni cezaevinde defalarca ziyaret ettiler. 5 yıl boyunca gösterdiğiniz bu anlamlı dayanışmadan, sahiplenmeden ve duyarlılıktan dolayı tekrar çok teşekkür ediyor saygılarımı sunuyorum.
Bildiğiniz gibi 2009’da ben ve yüzlerce arkadaşım tutuklandık. Sahi biz neden tutuklandık hatırlayan var mı? Yok. Çünkü devletin kendisini de nedenini bilmiyor ama bilinen şey şuydu devletin tepelerinde karar alınmıştı. Bizler yani Kürt siyasetçiler ve seçilmişler tutuklanacaktı. Bizleri, halkın çok büyük bir teveccühü ile seçtiği kişileri “KCK TM terör örgütünü kurmak yönetmek” gibi çok komik suçlamalar ile 5 yıl boyunca içerde tuttular. Suç delillerimizde silah ve şiddet içerikli hiçbir somut şiddet aleti bulunamadı, sadece ve sadece telefon ve ortam dinlemelerinden oluşan bir suç dosyası mevcuttu. Bu konuda bizi en çok üzen ve yaralayan şey de benim ülkemde bazı delegelerin bu argümanlara inanıp burada konuşmalar yapmasıdır. Ama sizler kongre olarak bunlara itibar etmediniz ve beni her koşulda sahiplenmeniz benim asıl mutluluk kaynağım oldu.
Kendi ülkemizin delegasyonuna da seslenmek istiyorum. Lütfen artık Kürt hareketini, partilerini, belediyelerini terörize etmekten vazgeçin. Bu ön yargılardan kurtulun! Eğer gerçekten terörist görmek istiyorsanız IŞİD bu konuda çok somut bir örnektir. Enerjinizi boş yere bizimle ve Kürt hareketi ile uğraşmak ile geçirmeyin. Ben burada açıkça ifade ediyorum PKK’de KCK’de, YPG’de birer terörist örgüt değillerdir. Gücünü halktan alan milyonlarca sempatizanı olan birer halk hareketidir. Dolayısıyla PKK’nin AB ülkeleri terör örgütleri listesinde olmasını da doğru bulmuyorum. Kürt sorunun çözümünde en büyük engellerden biri olarak görüyorum.
Sevgili dostlar,
Ben 01.07.2014 tarihinde tahliye oldum elbette gökyüzünü dahi sınırlı görebildiğim o beton duvarlardan kurtulmak ve özgür olmak güzel bir duygu. Ancak ben çok samimi söyleyebilirim ki çıktığıma çokta sevinemedim. Çünkü daha geride yıllardır cezaevinde olan binlerce politik siyasi tutuklu var daha da vahimi 500’e yakın ağır hasta tutuklu var. Bunların birçoğu yaşamını tek başına idame edemiyorlar ve cezaevlerinde tabutlar çıkmaya devam ediyor. Buda ülkemizin çıkmazlarından biridir. Umuyor ve diliyorum ki bu konularda olumlu gelişmeler olur. Bende sizlere iyilikleri müjdelerim.
Türkiye delegelerinin ülkemizin yerel yönetimler politikalarını nasıl aktarıyor bilemiyorum. Ama ben ülkemizin yerel yönetimler politikasının çok ta iyi olmadığını, yerelleşme yerine daha çok merkezileşen otoriterleşen bir gidişatın olduğunu bilmenizi isterim. Buna en somut örnek; binlerce küçük belediye kapatıldı ve büyük belediyelere aktarıldı. Kongremizin yerel yönetimlerin yetkilerini arttırmak için politikalar ürettiğini ve bu konunun kongre açısından yaşamsal öneme sahip olduğunu biliyoruz. Bizimde ÖZERK yerinden yönetimler ilkesini benimsediğimizi ve hedeflediğimizi belirtmek istiyorum. Türkiye’nin en kısa zamanda Kürt fobisini aşarak “Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartını” kabul etmesi ülkemiz açısından son derece önemlidir. Ve bu şartın kabulü şuan da sürmekte olan müzakere ve diyalog sürecine de büyük bir katkı sunacağına inanıyorum.
Ayrıca 30.03.2014 yapılan yerel seçimlerde bizim açımızdan önemli bir gelişme yaşandı. Seçimlere girdiğimiz bütün yerellerde eş başkanlık sistemini uyguladık. Hem Başkanlık hem de meclis adaylıklarında fermuar sistemi, yani bir kadın bir erkek olarak belirlendi. Halkımız da bu yöntemi benimsedi ve o insanları seçti. Şimdi bizim partimizde seçilmiş yüzlerce kadın var. Başta iktidar partisi olmak üzere diğer tüm siyasi partilere de bu yöntemi öneriyoruz. Ayrıca yerel yönetimlerde toplumsal cinsiyet konusunda çok güçlü bir perspektife sahibiz. Ve güçlü bir kadın hareketimiz var kadın hareketimizi yakından tanımanızı öneririm.
Sevgili arkadaşlar!
Ortadoğu’da özellikle de Kürdistan bölgesinde bir yandan yüzyıl önce egemen güçler ve merkeziyetçi ulus-devletler tarafından çizilmiş olan yapay sınırlar hızla anlamını yitirirken, diğer yandan bu değişim ve dönüşüm insanlık dışı bir savaşın tüm yakıcılığıyla devam etmektedir.
Suriye’de süregelen üç yıllık savaş, bölgenin geleceğini değiştirecek sonuçlar ortaya çıkarmıştır. Savaşta taraf olmayı reddeden kendini “üçüncü çizgi” olarak demokratik ve özerk kantonlar biçiminde örgütleyen Rojava (Batı Kürdistan - Kuzey Suriye) halkı, Ortadoğu’da farklı din, dil, inanç ve kültürlerin bir arada yaşayabileceğini kanıtlayan bir model olmuştur. Rojava’da oluşturulan Kobanê, Afrîn ve Cezîre Kantonları, Kürt, Türkmen, Süryani, Asuri, Hristiyan ve Arapların ortak yaşam alanlarına ve öz yönetimlerine dönüşmüştür.
Ancak başta Kürtler olmak üzere Ortadoğu halkalarının bir kazanımı olan, silahsız gerçekleştirilen ve Adem-i merkeziyetçi bir yönetimi hedefleyen Rojava devrimi, bölgedeki statükocu güçlerin hedefi haline gelmiştir. Başta ulus devletleri olmak üzere, ortaya çıkan çete güçleri Rojava devrimine sürekli olarak saldırmıştır. Kendini DAİŞ olarak adlandıran ve kafa kesme, çarmıha germe, tecavüz etme, kadınları pazarlarda satma gibi insanlık dışı saldırılar gerçekleştiren çete oluşumu, Rojava’nın varlığını başından itibaren sürekli tehdit etmiştir
15 eylül itibariyle, DAİŞ’in Rojava’ya vezelde Kobanê Kantonu’na yönelik saldırıları stratejik bir politikaya dönüşmüştür. 27 gündür devam eden şiddetli çatışmada, Kobanê tüm olanaksızlıklara rağmen bir yaşam mücadelesi vermekte ve direnmektedir. On binlerce Kobanê’li yaşlı, çocuk ve kadın ise sınırı geçerek Türkiye’deki Kürt bölgesine sığınmışlardır.
Biz ülke olarak aynı zamanda bildiğiniz gibi bir Ortadoğu ülkesiyiz. Dolayısıyla Ortadoğu’da ki gelişmeler yerellerimizi yakından ilgilendiriyor. Şu anda Suriye’de ve Irak’ta yaşanan çatışma kaos ve krizlerden dolayı sınırlardaki kentlerimizde çok ciddi bir hareketlilik yaşanmaktadır. Bu konuda birkaç tane örnek vermek gerekirse Şırnak Uludere ilçesinin Nüfusu 39 000’dir. Ancak Şengal’den gelenler ile birlikte 4’e katlanmış durumdadır. Gene Şanlıurfa’nın Suruç ilçesinde Nüfusu 100 000’dir. Ancak şuanda Rojava’dan gelenler ile birlikte 3’e katlanmış durumdadır. Sınır bölgelerindeki delegelerimizin çoğu bu sıkıntılardan dolayı personel maaşlarını dahi ödemekte zorlanmaktadırlar. Kentin rutin işleri yerine gelen insanların barınma yeme içme ve giyinme gibi sorunlarına çare olmaya çalışıyorlar.
Sayın delegeler
Irak’ın Şengal kentinde Ezidi halkına yapılanları eminim sizlerde yakından izliyorsunuz. IŞİD çetesi oradaki insanlara en vahşi yöntemlerle işkence yapmaktadır. Örneğin; genç kadınların gözünün önünde bütün ailesinin boğazı kesilerek öldürülüyor ve o genç kadınlar alınıp başka yerlerde köle pazarında satılıyor. Kadın düşmanı terör örgütü, ele geçirdiği bütün kadınlara önce tecavüz ediyor. Bunun nedeni ise kadınlar bakire olarak ölürlerse cennete gitme ihtimalleri yüksek olduğundan bu iğrenç çağ dışı yöntemi uygulamaktadırlar. Gene edindiğimiz bilgiye göre birçok kadın onların bu vahşi tutumlarını bildikleri için onların eline geçmek yerine intiharı tercih ediyorlar. Bu zulümden kaçabilen ve bizim bölgemize gelen Ezidilerin de çok ciddi bir rehabilitasyona ihtiyaçları var. Psikolojileri son derece kötü. Yerel yönetimlerimiz kıt imkânları ile onların sorunlarına cevap olmaya ( yardımcı ) olmaya çalışıyorlar.
Aynı zamanda tüm Türkiye’den sivil toplum örgütleri ve sivil halktan oluşan binlerce kişi 27 gündür aralıksız Kobanê sınırının Türkiye tarafında, Suruç’ta bu insanlık dışı saldırılara karşı uluslararası müdahale gerçekleştirilmesi ve savaşın sona ermesi için nöbet tutmaktadır.
Sayın Kongre delegeleri,
6 Ekim’den itibaren Kobanê’de yaşanan katliamlara karşı başlayan direniş Türkiye’nin Kürt bölgelerine ve ülkenin geneline yayılmıştır. Türkiye’nin bu savaşta Kobanê’ye destek olması ve insani yardım koridorları oluşturması talep edilmiştir. Günlerce süren bu gösteriler de onlarca yurttaşımız yaşamını yitirmiş, yüzlercesi de yaralanmıştır. Türkiye hükümeti ise buna karşılık olarak bölgede askeri darbeleri aratmayacak biçimde başta Diyarbakır olmak üzere birçok kentte sokağa çıkma yasağı ilan etmiş, halkı para cezaları ve gözaltı tehditleri ile evlerinde tutmaya çalışmıştır.
Sizlerde takdir edersiniz ki bu tür durumlar en çok da yerel yönetimleri etkilemektedir.
Değerli dostlar,
Sonuç olarak bu kısaca anlatmaya çalıştığım konularda sizleri ülkeleriniz nezdinde Ortadoğu da halkların barış içinde yaşayabilmesinin koşullarının yaratılmasına katkıda bulunmaya davet ediyorum.
Ayrıca kongrenin bu güne kadar olduğu gibi bundan sonrada bizim belediyelerimizle dayanışma içinde olmasını talep ediyorum. Kongrenin çok dillilikle ilgili aldığı kararları pratiğe geçirmesini bekliyoruz.
Belki çok şey istiyorum, ancak bunların çok insani talepler olduğunu anlayacağınızı da biliyorum.
Tekrar bana bu fırsatı tanıdığınız için çok teşekkür ediyor, toplantınızın başarılı geçmesini yürekten diliyorum.